Hepinizin bildiği gibi insanların eğitim seviyesi arttıkça kendini daha aşağıda görme eğilimi gösterir. Ama görüyorum ki Türk kadının da bu seviye oldukça az. Şimdi diyeceksiniz ki artık okumayan insan yok kaldı ki kadını erkeği ne fark eder. Doğru hemen herkes okuyor istisnalar kaideyi bozmaz. Bunun sonucuna bakarsak demekki okumak ya cehaleti almıyor ki her insanın kendisini yetiştirmek için okula gidip gelmenin ötesinde çaba harcaması gerektiği herkesçe bilinir, ya da eğitim sistemimizde ciddi bir sorun var. Bilimsel öğretileri öğrenmek, haritaları, coğrafik yapıyı bilmek, ya da birkaç tane yabancı dil öğrenmek cehaleti almaz. Her şeyden önce toplumsal eğitimin olması gerekli. Sosyal eğitim olmalı. İsviçre de küçük bir çocuk market ya da benzeri bir yerde ağladığı zaman diğer insanlarca ayıplanarak (çocuk seviyesinde) toplumda nasıl durması gerektiği konusunda eğitilir. Orada çocuğun kimin olduğunun önemi yoktur, yanlışını tüm görenler söyler ve uyarır bu da kişinin toplum içerisine kendini kazandırmak için gerekli hareket kabiliyetini kazanmasını, bu öğreti ile büyümesine neden olur. Gelişmiş toplumların yapılarını araştırırsanız hemen hepsinde sistem benzerdir.
Toplumun Bakışı
Gelgelelim ki bizim toplumumuza. Birinin çocuğunu uyarmak ne kelime, acaba kavga mı çıkar, yoksa sanane mi derler ya da başka bir şey mi? Bırakın başkasının çocuğunu uyarmayı kendi çocuğunuzu bile dilediğiniz gibi yetiştiremiyorsunuz. Büyük anne ve babadan tuttun da etraftaki herkes o daha çocuk o daha bebek diye diye çocuğun artık eğitimi red etmeye başladığı yaşa kadar size eğitim verdirtmiyorlar. Sonrasında da ergenlikle beraber gelen asilik, büyüme ve güçlenmenin getirdiği cesaret ile birlikte zaten yaptırımlarınız azalıyor. Lakin erkekler üzerindeki eğitim ve yaptırımlarımız daha başarılı, çünkü erkeksin, çalışman gerek, sahiplenmen gerek, koruman gerek, adaplı ve etrafına karşı dikkatli olman gerek dikteleriyle büyüyen çocuklar bir nebze de olsa bilinçli yetişiyor ve hem hayatlarında hem hayata bakış açılarında daha başarılılar.
Peki Ne Yapmalı?
Gelgelim ki kızlarımıza. Senden iyisimi var, boşver, çalışma, yapma, seni alan baksın, ben çektim sen çekme zengin koca bul, sen hizmetçi olmaya değil evin hanımı olmaya gidiyorsun, oku kazan elin adamına muhtaç olma vb. sözlerle yetişen, aynı zaman da gereksiz kısıtlanarak sürekli yalan söylemeye teşvik edilen kızlarımız minnetsiz, duygusuz ve bencil yetişiyorlar. Günümüzde boşanma oranları %40 artmış durumda, yani insanlar ya hiç evlenmiyor buna karşı çıkıyor ya da kısa süre sonra boşanıyorlar. Elbetteki tüm yükü kadınlarımıza yükleyemeyiz, ama yuvayı yapan dişi kuştur misali sorumluluğun çoğu onlarda olduğu gibi sorunun da çoğu kadınlarımızda. Bir kere kadınlarımız gerçekten aynaya bakmıyorlar. Kimse kusura bakmasın ama güzellik göreceli değildir. Herkesin kendini bu denli güzel, ihtişamlı ve büyük gördüğü başka bir ülke yoktur herhalde. İkincisi her kadının kriteri inanılmaz yukarıda, yani kimse ben neyim, tahsilim nedir, yaşım kültürüm nedir, görünüşüm nasıldır sorusunu kendisine sormuyor.
Sorunun Asıl Kaynağı
Tüm bu kibir, tüm bu büyüklenme de beraberinde ciddi sorunları getiriyor. Aldatma oranlarının da aşırı artması doyumsuzluğu, maymun iştahlılığı, minnetsizliği, sadakatsizliği ve bencilliği açıklıyor. Arkadaşlar bu ahlaki yapı ile hiçbir millet yoktur ki bir yere gelebilsin. Tarih sayfaları kibrinin sonucunu acı şekilde yaşayan toplulukların hikayeleri ile dolu. Lütfen kendimize çeki düzen verelim. Eğitimimizi arttıralım, çok okuyalım, başarılı olmak için çaba gösterelim, çalışmadan zafer asla kazanılmaz, zengin koca yarın fakir de kalabilir, sürekli ömrünü zengin koca arayarak geçiremez kimse. Önemli olan iyi arkadaş olabilmektir, ruh eşi olabilmektir. Bunlarla ilgili sayısız kaynak mevcuttur. Lütfen internet, gereksiz diziler ve onca boş şeye harcadığımız zamanı biraz kısalım ve günde bir saat olsun kitap okuyalım. Her cümle bir bilgidir. Romanla başlayın, sonra sonra zaten kendiliğinden gerisi gelecektir.
Bizimle iletişim için : https://instagram.com/kesinbilgiofficial